web analytics
Merhaba Avantajlı tatil paketlerini incelemek istermisin

Fethiye de Gezilip Görülecek Yerler

KAYAKÖY

Fethiye’ye 8 km. mesafede bulunan Kayaköy’ün geçmisi filolojik açıdan M.Ö. 3. binlere kadar gitmesine rağmen antik dönem kalıntılarından günümüze M.Ö. 4. yüzyıla tarihlerine ait az sayıda lahit ve kaya mezarları ulaşılmıştır. Kentte yamaca dayalı olarak izlediğimiz yapı gruplarının tamamı, Osmanlı İmparatorluğu’nun göç dönemlerinde azınlıklara tanınan haklarla 19. yüzyılın 2. yarısı ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde iskan edilen Rumlar’ca yapılmıştır. Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında bölgede yasayan Rumlar’in, Bati Trakya’daki Türkler ile mübadele edilmesi sonucu boşaltılan kentteki yapıların ahşap olanı kapı, pencere ve üst örtü sisteminin doğal etkenlerle tahrip olmasıyla kent bir hayalet şehir görünümü almıştır.

kayaköy

Terk edilen kentte, kullanıldığı dönemde her biri 50 m2.’den büyük olmayan, manzara ve ışık  açısindan birbirinin önünü kapatmayan genellikle alt katları kiler hüviyetinde ikişer katli, girişte çatıdaki yağmur sularının toplandığı zemin altı sarnıçların olduğu, 350 ila 400 konut bulunmaktadır. Konutların yani sıra evlerin arasına serpiştirilmiş çok sayıda şapel, iki büyük kilise, bir okul binası ile bir gümrük binası yer almaktadır. Günümüzde ise yaklaşık 1000-1500 kişinin yerleşik hayat sürdüğü Kayaköy aynı zamanda Fethiye’ye en yakın yayla konumundadır. Fethiye veya Ölüdeniz’de yazın bulantıcı sıcaktan nefes alamaz durumda iken buradaki serinliği hissettiğinizde ise gitmek istemeyeksiniz. Kayaköy’de konaklamak için köyde  küçük apartlar, villalar, oteller ve pansiyonlar bulunmaktadır. Tarihi evleri, kiliseleri, şapelleri, okulları ziyaret ettikten sonra karnınızı doyurmak için aile işletmeleri olan saç börekçilerini tercih edebilir veya kebap severler için kendin pişir kendin ye restaurantlarını tercih edebilirsiniz . Tüm köylünün buluşma noktası olan ve  tarihe tanıklık etmiş kuyubaşı kahvesine uğramadan dönmeyin.

kayaköy 1

 

SAKLIKENT

saklikent-fethiye

Fethiye tatilinizde şehrin sıcağından bunaldıysanız işte tam size göre doğa harikası olan Saklıkent’e gitme zamanıdır. Saklıkent kanyonu yaklaşık 15 km uzunluğunda Beydağların kaynak sularıyla beslenen eşine az rastlanır doğa harikasıdır. Tlos-Xantos ve Letoon antik kentlerine yakınlığıyla dikkat çekmektedir. Kanyonun keşfi ise yakın tarihe dayanmaktadır. Rivayete göre hayvanlarını dağda otlatırken  sürüden kaybolan keçisini ararken tesadüfen  Saklıkenti bulduğu öncesinde ise kimsenin bilmediği söyleniyor. İnsanlar tarafından akın akın ziyarete uğrayan Saklıkent kısa süre sonra Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından Milli Park ilan edilmiş ve giriş ücreti alınmaya başlanmıştır. Kanyon girişinde bulunan şırıl şırıl akan suyun üzerine kurulu olan restaurantların köşklerinde oturup bir şeyler atıştırabilir veya içebilirsiniz. Kanyon içine girdiğinizde ise uzun yıllar kar sularının eriterek şekillendirdiği bu eşsiz doğa güzelliğin kalbine doğru gittiğinizi hissederken zaman zaman yukarı baktığınızda güneşi ve gökyüzünü göremeyince, kayaların ise yukarıda birleştiğini zannedeceksiniz. Kanyonun içinde ilerlerken biraz kayalardan atlama, birazda tırmanış yapmak zorunda kalabiliyorsunuz. Kanyonun sonuna gitmek için daha sabırlı olmak ,kaygan ve tehlikeli kayalara tırmanmak gerekirse kayaların altından sürünerek geçmek  gerekiyor. Tabiiki de bunu başaran çok az insan vardır. Şimdi ise vücut ısınızın düşmesinden ve akıntıya karşı yürümeniz’den dolayı yoruldunuz. Yorğunlugu atmak için  ise  dönüş yolundaki börekçilerde yapılan tamamen doğal böreklerinden yemek, mis gibi sıcacık çayından içerek yorgunluk atmak buna kim hayır diyebilir ki. İşte bu güzellikleri yaşamak için sizleri tekrar Saklıkent’e bekliyoruz.

saklikent

 

KAYA MEZARLARI (AMİNTAS )

Kaya mezarları, kayaların fiziki yapıları uygun olan yerlere kaya oyularak mağara şeklinde yapılmıştır,iç ve dış cepheleri bir çok figürlerle süslenmiş olanları da vardır. Kaya mezarları Tümülüs mezarlarından olduğu gibi toplumun içinde statüsü birinci derecede olan şahıs ve aileleri için yapılırdı. Kutsal anıtsal mekanlardır. Kaya mezarları çoğu kez, aileler için yapılırdı, Ailede ölenlerin cesetlerini mezar odasına koymak için giriş bırakılırdı, bu tür odaların girişleri basamaklı,kabartma süslemeler yer almaktadır. Bunların üstüne küçük toprak yığını oluşturulurdu.

ESKÜ ESERLER 27 (3)

Bir çok kaya mezarlarının dış cephelerine, ölen kişi yada ailesi hakkında tarihi ve kutsandıklarına dair bilgiler yer almaktadır, mezar odalarına Tümülüs yapılarından olduğu gibi, cesetler taş yada ağaç lahitler içinde, altın,gümüş değerli taşlar, süslü giysileri, metal yada topraktan yapılmış eşyalar, Afayans kaplar yada heykeller, gibi bir çok eşya bulunabilmektedir.
Yine bu kaya mezarları da “SİT” alanı içindedirler, kazı yapılması yasaktır.

Fethiye Amintas

Kral Amintas’ın mezarı

Eski kaynaklar Fethiye’nin tarihini (Antik Telmessus) Likya dönemine kadar götürmektedir. Kaya mezarları ile ünlenen Likya döneminde Fethiye içinde en önemli kalıntılardan birini görebiliyoruz. Milattan önce 4. yüzyıla tarihlenen bu kaya mezar şehrin doğu yamacındaki tepelerden birinin üzerindedir. Her iki yanında Korint başlıkları vardır. İçerde bir aile mezarı şeklinde tasarlanmış mezar bulunur.

FETHİYE TLOS YAKAPARK

Fethiye ye 40 km. uzaklıktaki Tlos antik kentine Fethiye – Antalya yolu üzerinde 22 km sonra Kemer Bucağı na sapıp, şehir içinden sağa dönerek ( Çatallar Köyü yolu ) 13 km lik bir yolla ulaşılıyor. Ören yeri Saklıkent e de 8 km uzaklıkta ve Yaka Köy ün yanında. Önünde Osmanlı yapısı bir kalenin gizlediği kentin akropolü dik bir tepenin üzerinde bulunuyor.

tlos yakaparkTlos kenti Xanthos, Pınara, Krafos ve Tlos kardeşlerden Tlos adına kurulmuş, zamanla Likyalıların altı önemli kentinden birisi haline gelmiş. Likya Bölgesinin en eski yerleşim alanlarından birisi olan Tlos un adı Likya yazıtlarında Tlawa olarak geçmekte olup, kentin adından MÖ 1Akropol, kuzey doğusunu dik uçurumların oluşturduğu bir tepenin üzerine kurulmuştur. Tepenin doruğunda daha eski kalıntıların tamamını gözlerden gizleyen, Osmanlı dönemine ait bir kalenin, 14.YY da bölgeye hakim olduğu sanılan Kanlı Ali Ağa tarafından yaptırıldığı söylenmektedir. Kalenin altında, doğu yamacında Likya devri duvar kalıntıları, güneyde ise daha sonraki, Roma döneminin dAynı tepenin üzerinde gruplar halinde Likya tipi kaya mezarları göze çarpmaktadır. Taş bloklar halinde aşağıya doğru sıralanan oturma yerleri ile stadyum, surların hemen güneyinde yer alır. Harabelerin en güneyinde biraz doğu tarafına doğru hamam kalıntıları, hemen yanında da Paleasta ve gymnasium kalıntıları bulunmaktadır .uvarcılık örneklerinden birini oluşturan bir sur bulunmaktadır.4.yy Hitit belgelerinde Lukka Topraklarındaki Dlawa olarak söz edilmektedir.

yakapark

Aynı tepenin üzerinde gruplar halinde Likya tipi kaya mezarları göze çarpmaktadır. Taş bloklar halinde aşağıya doğru sıralanan oturma yerleri ile stadyum, surların hemen güneyinde yer alır   Harabelerin en güneyinde biraz doğu tarafına doğru hamam kalıntıları, hemen yanında da Paleasta ve gymnasium kalıntıları bulunmaktadır.Doğudaki geniş meydanda yerleşmiş olan Tlos un agorası 9 metre genişliğinde, batı yüzündeki duvarında yarım düzineye yakın kapıların bulunduğu uzun bir yapıdır. Yine aynı meydanın doğusunda çok iyi korunmuş durumdaki Tiyatro ve tiyatronun kuzey duvarının altında, yazıtının ancak bir bölümü görülebilen Izrara Anıtı bulunmaktadır.Akropol tepesinin ön cephesinde oyulmuş sayısız mezarlardan en önemlisi, hiç kuşkusuz kanatlı atı Pegasus un üzerinde üç başlı canavar Chimera ile savaşırken resmedilmiş Bellerophontes mezarıdır. Giriş ve alınlığı arasında iki dörtgen sütunun yer aldığı bu tapınak mezarın ana mezar odasının duvarı üç bölümlüdür. Ortada süslerle bezenmiş bir kapı motifi ve her iki yanda da mezar odasına girilen asıl kapılar bulunmaktadır.

tlos-yakapark-trout-restaurant

Yan taraftaki bu kapılar eşik görevi yapan ve ön yüzlerinde at motifleriyle bezeli birer kabartma bulunan bloklarla, yerden 90 cm yükseltilmiştir. Girişteki sol duvarın üstünde ise Bellerophontes uçan at Pegasus üzerinde Chimera ile savaşırken resmedilmiştir. Ören yeri girişindeki yol kenarında, çınar ağaçlarının serinliğinde çay bahçeleri sıralanıyor. Soğuk bir şeyler ve özellikle bol köpüklü yayık ayranı içebilirsiniz. Yaka Köyüne kadar gelmişken Yaka Park ta bir mola verebilirsiniz. Yaka Park, Yaka Köy den 1 km yukarıda. Kaş, Kalkan, Fethiye çıkışlı jeep safaricilerin durak noktalarından biri olan Yakapark ta anıt olmuş ağaçlar, kademeli terasla, havuz, su kanalları, hamaklar, kerevetler, taş masalar ve köşkler çevreye uyumlu olarak yerleştirilmiş Saçta gözleme yapan köy kadınları, masalar arasında dolaşarak ötüşen horoz ve tavuklar ilgi çekiyor. Bahçenin ortasına kurulu ızgarada etler pişiriliyor, mısır ununda alabalık kızartılıyor. Yaratıcılığın hoş bir örneği olan Balıklı Bar, Yakapark ın başka hiç bir yerde görülemeyecek animasyonu. Barın tezgahı taştan yapılmış ve kenarından buz gibi suyun aktığı içinde de alabalıklar dolaşan bir kanalet geçiyor. Alabalıklar insana alışık sanki, sevilmekten okşanmaktan hoşlanıyorlar ve hiç kaçmıyorlar.

Kaş – Fethiye karayolunda Kaş a 50 km uzaklıkta, Kınık yakınından ayrılan 4 km.lik bir yol sizi Bozoluk Köyündeki Letoon harabelerine götürüyor. Letoon ören yeri seralar arasında kalmış otomobille ören yeri girişine kadar gidilebiliyor. Leto adına kurulan Letoon kenti Lykia nın kutsal merkezidir. 1962 yılında Prof. Dr. H. Metzger tarafından başlanıp, daha sonra Christian Le Roy tarafından yürütülen kazılar ile şehir gün ışığına çıkarılmaya çalışılmış buluntular şehrin tarihinin M.Ö. VIII. yüzyıla kadar gittiğini göstermiştir.

letoon antik kenti

Letoon Tanrı Apollon ve Artemis in annesi Leto adına kurulmuş bir şehirdir. Tanrılar tanrısı Zeus, Titanlardan Kios ile Phoibe nin, güzel saçlı kızı Leto ya gönlünü kaptırır. Diğer sevdikleri gibi Leto ya sahip olur ve Leto hamile kalır. Çapkın Zeus un kıskanç karısı Tanrıça HeNihayet Leto Anadolu’daki Lykia ya kaçar ve Hera dan kurtulur. Çocukları Artemis ve Apollon u Delos Adasında doğurduğu söylenirse de bir efsaneye göre Apollon u Patara da doğurduğu kabul edilmektedir. Apollon kültü Yunanistan da yayılınca birçok yerler tanrıya beşik olma şerefini elde etmek için efsaneler üretmişlerdir. Delos da işte böyle bir efsane ile ilgilidir. Güneş Tanrısı Apollon un ışık ülkesi olan Lykia lı olmasından tabii ne olabilir. Üstelik onun bir ismi de Lykia lıdır.Artemis Anadolu nun ana tanrıçası Kybele nin bir devamı olup onun bu çağlardaki ismidir. Efes te bereketi simgeleyen Artemis heykeli bunu açıkça ispatlamaktadır. Bu tanrıların annesi Leto nun da Anadolulu olduğu ve Kybele ile bütünleştiği kabul edilir.Letoon un dikkati çeken en önemli kalıntıları muhakkak ki burada bulunan üç tane tapınaktır. Bunlardan batı kısmında, en başta bulunan Leto ya ait tapınak M.Ö. IV – V. yüzyılın sonuna doğru Kral Arbinas ın girişimi ile inşa edilmiştir. Bugün yıkıları görülen tapınak ise sözünü ettiğimiz tapınak üzerine M.Ö. 150 yıllarında İon düzeninde, 6 x 11 sütunlu olarak yapılmıştır. Bu tapınağın yanında, ortada yer alan tapınak ise M.Ö. IV. yüzyıla ait olup Artemis e aittir.Doğuda Dor düzeninde yapılmış olan üçüncü tapınak Apollon a aittir. Hellenistik dönemden kalan ve bugün oldukça harap durumdaki tapınağın sellasında bulunan bir mozaikte Artemis in ok ve sadağı ile Apollon un liri tasvir edilmiştir. Ayrıca tapınak yakınında Grekçe, Aramca ve Lykia dilinde olmak üzere üç dilde yazılmış bir metni içeren çok önemli bir yazıt bulunmuştur. Lykia ve Karia Satrabı Pixodaros un bir kararnamesi olan ve M.Ö. 358 e tarihlenen bu yazıt Lykia dilinin çözülmesi açısından çok önemli olup bugün Fethiye Müzesindedir. Letoon M.S. VII. yüzyıla kadar yaşantısını sürdürmüş daha sonra terk edilmiştir.Ören yerinden çıkıp geri dönmeyin eğer zamanınız varsa denize doğru gidin. Tıpkı Patara gibi Letoon çevresi de kumulların tehdidi altında. Kumulların şimdi yaygın seracılık yapılan araziyi basmaması için Letoon kumsalının 2 km derinliğindeki ve 8 km uzunluğundaki bölümü kum akasyaları ve mimozalarla ağaçlandırılmış. Ağaçlandırma 1960 larda başlamış. Ağaçların arasından geçip deniz kenarına inen kum yola girin. Letoon plajı 18 km uzunluğundaki Patara plajının bir bölümüdür. Patara plajının tüm özelliklerine sahiptir. Ancak çevrede ne bir lokanta ne cafe ne de pansiyon vardır. Piknik için gidiyorsanız hazırlıklı olun. Leto yu adım adım takip ettirerek onun Zeus tan olacak çocuklarını da doğurmasına mani olmaya çalışır.

 

FETHİYE CADİANDA ( KADYANDA )

Kadyanda, Fethiye’ye 18 km. uzaklıktaki Üzümlü köyünün 3 km. kuzey-doğusunda 400 m. yüksekliğindeki bir tepenin yamacında idi. Kadyanda Likce’deki “Kadawanti” kelimesinden gelen bir sözcüktür. Büyük olasılıkla da bu kentin halkı anlamındadır. Buradan ilk kez Sir Charles Fellows söz etmiştir. Ondan öğrenildiğine göre kentin ana yolu çevresinde mabetler ve yapılar bulunuyorsa da günümüze onlardan hiçbiri gelememiştir.

Kadyanda’nın tarihini kitabelere dayanarak M.Ö. V.yüzyıla kadar indirebiliriz. Ayrıca Lykia’nın Hekatomnos’ların kontrolünde olduğu bir zamana ait bir kitabede Karia satrabı Piksodoros’un (M.Ö.340-334) yaptığı bir bağıştan söz edilmektedir. Bu bağış muhtemelen , bir Karia şehri olan Kaunos’a karşı girişilen bir harekatta Kadyanda’nın satraba yardım ettiği anlaşılmaktadır. M.Ö. 168-67 ‘de Likya birliğine dahil olup birlik sikkesi bastıran 24 kent arasında Kadyanda’nın da adı geçmektedir.

Kadyanda uzumlu

Kent Roma döneminde önem kazanmıştır. Follows’dan Kadyanda’nın tarihini kitabelere dayanarak M.Ö. V.yüzyıla kadar indirebiliriz. Ayrıca Lykia’nın Hekatomnos’ların kontrolünde olduğu bir zamana ait bir kitabede Karia satrabı Piksodoros’un (M.Ö.340-334) yaptığı bir bağıştan söz edilmektedir. Bu bağış muhtemelen , bir Karia şehri olan Kaunos’a karşı girişilen bir harekatta Kadyanda’nın satraba yardım ettiği anlaşılmaktadır. M.Ö. 168-67 ‘de Likya birliğine dahil olup birlik sikkesi bastıran 24 kent arasında Kadyanda’nın da adı geçmektedir.

cadianda fethiye

Kent Roma döneminde önem kazanmıştır. Follows’dan öğrenildiğine göre çok köşeli ve dış yüzleri düz olan polygonal surlardan bugün yalnızca temel izleri kalmıştır.Akropolün güney yamacındaki, yarım daire şeklinde cavea’sı olan tiyatro büyük bir olasılıkla deprem sonucu yıkılmış,daha sonra da taşlarının bir kısmı kullanılmıştır. Şu andaki durumu bile tiyatronun eski görkemini yansıtmaktadır. Akropolde beş basamakla çıkılan bir mabet ile onun yanında Agora ve 82 m. uzunluğundaki Stoa yer alıyordu. Stadion’un 183 m. uzunluğunda ve 9 m. genişliğinde, kuzey yönünde de 6 oturma sırası bulunduğunu kalıntılardan anlaşılmaktadır.

cadianda antik kenti

Ayrıca Stadion’un üzerinde Dor nizamında bir mabet ile bir mezar odası vardır. Burada 8 atlete ait bir heykel kaidesi bulunmuştur. Kaidelerden biri üzerinde “Kadyanda” sözü geçmektedir. Stadionun çevresinde kentin ihtiyacını sağlayan dört büyük sarnıç görülmektedir. Bir başka sarnıç da Agora ‘ya yakındır.Kadyanda Lykia tipi mezarları ile tanınmıştır. Fethiye ovasına bakan yamacında oldukça yüksek temeller üzerine oturtulmuş silindirik çatılı bir Mausoleum dikkati çekmektedir. Ev tipi mezarların çoğu kabartmalı olup bunlardan birisini Ch.Fellows M.Ö. 400’e tarihlemiştir. Bu mezarın yan yüzlerinden birinde atlı bir komutan yere dizleri üzerine çökmüş olan bir savaşçıya saldırmaktadır. Ayrıca Üzümlü köyü ile antik kent arasındaki yamaçta, Salas Anıtı diye adlandırılan anıt-mezarın ön yüzünde “Salas” ismi okunmaktadır. Ön yüzünde tek yan yüzlerde ise friz şeklinde, birbiri ile savaşan iki savaşçı görülmektedir. Büyük bir olasılıkla bu anıt Hekatomnid sülalesinden Kadyandalı bir prensin mezarıdır. Bu mezarın da bazı parçaları Britissh Museum’a götürülmüştür.

 

Fethiye Eşen yolu üstünde 45. km den batıya ayrılan yolun devamında 6 km sonra Minare köyüne ulaşılıyor. Pınara harabeleri de bu köyün gerisinde bulunuyor. Minare köyünün halkı ören yerine çıkan yolu gösterebileceği gibi ulaşımda traktörlerle de yardımcı oluyor.

pınara antik kenti

Likya dilinde yuvarlak anlamını taşıyan Pınara kelimesi bazı yazıtlarda Pinale biçiminde de bulunmaktadır. Likya birliğinin önemli kentlerinden biri olan Pınara, Xanthos, Tlos, Patara, Myra ve Olympos ile birlikte üç oy hakkına sahipmiş. Satrap ( Kral ) Piksodaros döneminde kentin ilişkileri bilindiği gibi, Büyük İskender in Asya seferi sırasında İ.Ö.334 – 333 yılında adından söz edilir. Kentin batı kesimindeki yüksek kayalık bölge ilk yerleşim yeri olarak tanımlanır. Roma döneminde, daha alçak olan kayalıklarda Çınarlı dere yatağının doğuya bakan tarafındaki büyük kayanın yüzeyinde bir çok Likya tipi mezar bulunur. Bunlardan en büyüğü ve önemlisi bir kent tasviri içerenidir. Yerel bir kralın mezar anıtı olduğu düşünülen yapının ayrıntılarında Helen geleneklerinden gelen kabartmalar bulunmaktadır ..Bunlardan en önemlisi saçakları taşıyan hatıl başlarındaki Gorgonlar ( Gorgonlar : Yunan mitolojisinde keskin dişli, saç yerine başlarında canlı yılanlar olan, dişi canavarlardır. Efsaneye göre gözlerine bakanı taşa çevirirler. Üç kız kardeştirler; Medusa, Euryale ve Stheno ) dır. Yapının sundurma kesimine girildiğinde sağlı sollu olarak kent manzarası görülür. Likya kentinin surları, surların gerisinde direkli mezarlar, lahitler ve arka planda yine surlarla berkitilmiş yükseltideki saray, boşluklarda evler ve figürler, mutlaka izlenmesi ve incelenmesi gereken ayrıntılardır.Kral Mezarı diye de bilinen bu kent manzaralı mezardan yukarı kayalığın güney kenarı izlenerek yokuştan çıkılırsa hem kaya mezarı örnekleri yeterince incelenmiş hem de kolaylıkla sırttaki yerleşimi bölen caddeye ulaşılmış olur. Buradan sağlı sollu yapılar, sütunlu portikolar izlenerek çam ağaçlarının altındaki kare avlulu, köşe sütunlarının kesitleri kalp biçimli olan ancak bu kalp biçimlerinin taşlar üstüste dururken asla gözükmediği bir yapıya ulaşılır. Yapının taşlarından birinde bulunan phallik kabartma nedeniyle Aphrodite e gönderme yapanlar bulunmaktadır.Kent aşağı kayalığının kuzey ucunda bulunan boğa boynuzlu mezar ise özgün bir örnek olarak tanımlanır. Kentin dışında kalan tiyatro ile odeion, neredeyse günümüze hiç dağılmadan ulaşmıştır. Ancak bölgenin bitki örtüsü ile kaplı olması geziyi biraz zorlaştıracaktır. Batıdaki yüksek kayalıkta görülen mezarlara ise güvercin yuvası adı veriliyor. Yukarıdan iple sarkılarak yapıldığı sanılan mezarların Likya daki en eski mezar tipi olduğu düşünülüyor.Pınara İskender in ölümüyle Bergama Krallığı na bağlanmış daha sonra Roma nın bir şehri olmuş. Bu dönemde canlanmış ve imar edilmiş ancak 141 ve 240 yılındaki depremlerden büyük zarar görmüş M.S. 9. yüzyılda terk edilmiştir. 1957 de meydana gelen depremde de hasar gören dağdaki kayalar aşağıya kaymıştır.

pınara fethiye

TLOS EFSANESİ

Eşen Çayı’nı takip edip güneye doğru yönelince Yakaköy ve Döğer köyleri arasındaki Tlos antik şehrine ulaşılır. Tlos kenti Xanthos, Pınara, Krafos ve Tlos kardeşlerden Tlos adına kurulmuş, zamanla Likyalıların altı önemli kentinden birisi haline gelmiş.

tlos

Kazara avda kardeşini öldüren genç ve yakışıklı Bellerophon ülkesini terk etmiş. Gittiği ülkenin Kralının karısı Likya ülkesinin kralının kızı imiş. Kadın bu genç ve yakışıklı delikanlıya gelir gelmez aşık olmuş ama aşkına karşılık bulamamış. Hırsından şaşırmış ne yapacağını ve kral kocasına şikayet etmiş Bellerophon’u namusuna göz dikti diye. Kral konuğu olan yabancıyı öldürmek istememiş ve eline üstünde ölüm işaretleri olan bir mektup vererek Likya Başkentinin Kralı olan kayınpederine göndermiş genci. Likya Kralı damadının gönderdiği konuğu günlerce ağırlamış şenliklerle toylarla. Günler sonra damadından gelen mektubu açmış. Mektupta olayı anlatan damadı gencin öldürülmesi gerektiğini yazıyormuş. Likya Kralı evine gelen konuğu öldüremezmiş,yakışmazmış krallığına. Sonunda kendince bir çözüm bulmuş Likya ülkesini tehdit eden bir canavar varmış. Likya kralı ağzından alevler saçan, aslan başlı, keçi gövdeli, yılan kuyruklu bu canavarı öldürmesini istemiş Bellerophon’dan. Hiçbir şeyden habersiz olan genç kendisine türlü hürmet gösteren yaşlı kralı kıracak değil ya kabul etmiş bu isteği.

tlos resimleri

Bellerophon gitmiş kahinlere danışmış. Kahinler de gence tapınağa gidip orda bir gece geçirmesini söylemişler. Tanrılara adaklar adamasını da tavsiye etmişler. Tapınakta uyuyan gencin güzelliğine dayanamayan Tanrıçalar ona Pegasus’un gemini vermişler.Pegasus uçan bir atmış,bakanı taşa çeviren yılan başlı kadının kesilen başının kanlarından doğmuş. Bu atı tanrıçalar, sanat perilerine vermiş ve Pegasus da sırtına sadece bu perileri ve sanatçıları bindirmiş bundan sonra.

tlos resim

Belerophon, elinde tanrıçaların verdiği gemle Pegasus’u aramaya koyulmuş. En sonunda bir pınarın başında Pegasus’u görmüş. Gemi atın başına atmasıyla atın sırtına binmesi bir olmuş. Bellerophon, Pegasus’la göklerden aşağı inerek canavar Şimera’ya saldırmış. Canavarla savaşı günlerce sürmüş. Bellerophon’un attığı okların kurşun uçları canavarın ağzından çıkan alevlerde eriyerek boğazını kapatmış ve canavar ölmüş. Likya Bölgesi de Bellerophon sayesinde bu canavardan kurtulmuş. Canavarı öldürdükten sonra, Likya kralı genci Amazonların üstüne göndermiş. Bu işi de başaran Bellerophon kendisine verilen daha birçok güç işi başarmış. Bu süre içinde suçsuzluğu anlaşılan genci, Likya Kralı küçük kızıyla evlendirmiş kendine damat yapmış.

fethiye tlos

Kazandığı başarılardan başı dönen Bellerophon bir süre sonra Olimposlu tanrıları küçük görmeye başlamış. Buna kızan Tanrılar da bir at sineği göndererek Bellerophon’un atı Pegasus’u sokmasını sağlamışlar. Canı yanan at üstündeki genci şahlanarak üstünden atmış. Göklerden yuvarlanan Bellerophon toprağa düşmüş, topal ve kör olmuş. Bir müddet bu şekilde yaşadıktan sonra, kimseden habersizce ölmüş. İşte Bellerophon ve tüm kahramanlık hikayeleri Tlos’ta kaya mezarlarına oyulan kabartmalarla anlatılmış insanoğluna.(Makale Alıntıdır.)